Geçen yaz (2016 Ağustos itibariyle), çekilmiş olan alttaki fotoğraflarda görüldüğü üzere bu haldeydi. Kim bilir belki de yıkılmıştır, şimdilerde.
Atatürk İlkokulu - Ağustos 2016 |
.
Bizler, bu okulda okuma-yazma öğrendik. Haşlanmış yumurta kokulu beslenme saatlerinde soğumuş patates kızartması yedik. 23 Nisanlarda "Grafon kâğıdı" dediğimiz krapon kâğıtlarıyla sınıflarımızı süsledik. Çamurlu ayaklarımızla o merdivenlerden çıktık. Mayıs haziran sıcaklarında, su kesintisi nedeniyle okul bahçesindeki çeşme akmayınca arkada, hemen yolun karşısındaki her daim akan büyük çeşmeden su içtik. Kuru fasulyeyle saymayı, fişlerle heceleri burada öğrendik. Önce Semiha Koca'nın, sonra Semiha Payas'ın öğrencileri olduk. Başımızı ilk kez bu okulda yardık. Derslerimize iyi çalışmazsak alt sınıfların öğretmeni Yılmaz Aydınlık'ın sınıfına verilmekle korkutulduk. Yağmura yakalandığımız bir 23 Nisan provasında, hemen okulumuza sığınıp cümbür cemaat doluştuğumuz -fotoğrafta harabeye dönmüş şekilde gözüken- sınıfımızda misafir öğretmen Mevlüt Yoğurtçu'dan bir köyde yaşadığı ilk öğretmenliğine dair anılarını şen kahkalar eşliğinde dinledik. Üst sınıfları okutan (rahmetli) Mehmet Karavelioğlu'ndan sınıfça, babacan nasihatler aldık.
Zaman, mekân, insan... Şimdi, hiçbirisi yok.
...